Mehmetcan Şahin
Akademik literatürdeki hakim yaklaşım uluslararası ya da toplumlararası alanı en temelde egemen devletlerin anarşik bir yapının içinde birbirleri ile hayatta kalmak için girdikleri askeri, politik ve ekonomik mücadelelere indirgeme eğilimindedir. Bu, günlük yaşantımızda da böyledir; uluslararası alanı iç politikadan veya toplumsal yapıdan soyutlanmış gibi düşünürüz. Örneğin, hükümetlerin değişeceği fakat devlet aklı ve bu aklın dış politika çizgisinin değişmeyeceği çok yaygın bir düşüncedir. Bu düşünce, en temelde, hükümetlerin her ne kadar içerde farklı politikaları izleme şansları olsa da uluslararası alanda diğer devletlere karşı yaşam mücadelesi verildiği kabulüne dayanır. Bu anlayış belli bir noktaya kadar doğru olsa da uluslararası alandaki tüm etkileşimleri bu anlayışa indirgemek ve uluslararası alanı toplumsal alandan soyutlamak, gerçekte yaşanan gelişmelerle tutarsızdır. Aslında bu yazıdaki amacım bu soyutlamanın ne kadar yapay olduğunu göstermektir. Bu durumu da yeni gerçekleşen ve gündemde önemli bir yer tutup tartışılan, Esad’ın Suriye’de iktidardan indirilmesi süreciyle anlatacağım. Muhaliflerin Esad rejimine karşı olan zaferi genelde Ahmed Şara önderliğinde taarruza kalkan HTŞ etrafında tartışılıyor, fakat bu taarruzun gerçekleşmesinin ve başarılı olmasının altyapısını hazırlayan iki tane önemli uluslararası olay vardır. Bu olaylar uluslararası alanda Suriye’den bağımsız bir şekilde ortaya çıkmış fakat sonuçlarının yarattığı zincirleme etkisi Suriye’yi de derinden etkilemiştir. Bu yazıda da Suriye’nin “iç” yapısını derinden etkileyen bu iki önemli “dış” gelişmelerden bahsedilecektir. Bu doğrultuda yazı üç bölümden oluşacak. İlk bölümde Rusya ile Ukrayna arasında gerçekleşen askeri mücadeleyi, ikinci bölümde İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze ile başlayan sonrasında İran’ın bölgedeki “Direniş Eksenine” karşı genişlettiği askeri operasyonları inceleyecek. Üçüncü bölümde bu iki olayın Suriye’de nasıl kesiştiğine ve sonuçlarının Esad’ın devrilme sürecindeki önemine değineceğim.
24 Şubat 2022: Rusya ile Ukrayna Arasındaki Gelişmeler
24 Şubat 2022 tarihi itibarıyla Rusya ile Ukrayna arasında dünyanın hemen hemen her bölgesini etkileyen büyük bir askeri çatışma başladı. Rusya’nın tahmin ettiği zamanda hedeflerine ulaşamaması ve çatışmaların bugüne kadar uzaması Rusya’nın varlığını sürdürdüğü birçok bölgeyi etkiledi. Bunlardan biri de Suriye’ydi. 2015 yılında ülkedeki iç çatışmaya Esad rejiminin yararına olacak şekilde askeri müdahalede bulunan Rusya, rejimin Suriye’deki güvenliğini sağlamak adına da rejime büyük bir destek sağlamıştı (Rezaei, 2016, s. 76). Bu noktada Rusya’nın hem Esad rejiminin muhaliflerle olan mücadelesinde hem de rejimin Suriye’de iktidarının yeniden üretilmesinde önemli bir aktör olduğunu söylemek yanlış olmaz (Canyurt, 2018, s. 23). Ancak Ukrayna ile girilen askeri mücadele sonrasında, Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı değişime uğradı. Rusya artık rejimin güvenliğini garanti altına aldığını düşünerek Suriye’de bulundurduğu askeri varlığını daha öncelikli ve daha çok ihtiyacı olduğu Ukrayna’ya kaydırdı (Erkmen, 2024a). Hatta bu askerler arasında yalnızca Rus askerleri değil, kendisinin Suriye’de eğittiği askerler de vardı (Erkmen, 2024a). Özet olarak, Suriye’den bağımsız bir şekilde Rusya ve Ukrayna arasında başlayan askeri çatışmanın Esad rejiminin varlığını sürdürmesinde en büyük pay sahibi olan Rusya’nın odağını ve bölgedeki varlığını rejimin aleyhine olacak şekilde etkilediğini görüyoruz.
7 Ekim 2023: Bölgede İsrail-İran çekişmesi
7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Orta Doğu, İsrail ile İran arasında gerginliği arttıran çok sayıda gelişmeye ev sahipliği yaptı. İsrail’in, bu tarihten itibaren Gazze’de Hamas’a karşı başlattığı askerî harekât, sonrasında Lübnan’daki Hizbullah’a ve Suriye’deki İran varlığına karşı genişledi (Erkmen, 2024b). Bu saldırılarla birlikte Arap Baharından sonra İran’ın bölgedeki nüfuzunu arttırması ile güçlenen “Direniş Ekseni” iyice zayıflatıldı ve İran’ın bölge siyasetindeki varlığı büyük bir yara aldı. Bu olayların Suriye ile olan bağlantısına gelirsek eğer en önemli etki Suriye’deki İran etkisinin azaltılması oldu diyebiliriz. Suriye iç savaşı sırasında İran ve Hizbullah tarafından desteklenen Şii milisler Esad rejiminin muhaliflerle mücadelesinde ve kendisinin toplum üzerindeki hegemonyasının yeniden üretiminde önemli bir askeri güç unsuru olmuştur (Canyurt, 2018, s. 23-24). Fakat İsrail’in hem Lübnan’daki hem de Suriye’deki Hizbullah ve İran varlığına karşı yürüttüğü askeri operasyonlar Esad rejimine destek veren bu güce önemli bir darbe vurmuştur (Erkmen, 2024a).
Suriye’de Kesişen Yolların Düşündürdükleri
Bu iki uluslararası gelişme ilk başta bakıldığında Rusya-Ukrayna ve İsrail-İran arasında gerçekleşen jeopolitik mücadeleler olarak görülüp Suriye ile direkt bağlantı kurulamayabilir. Fakat bu iki olay da Esad rejiminin kendi varlığını sürdürmesinde en önemli iki aktör olan Rusya ve İran’ın Suriye’deki askeri varlıklarının azalmasına ve istemsiz bir şekilde Esad’a verdikleri desteğinde sınırlanmasına neden olmuştur. Bir başka deyişle Suriye’den bağımsızmış gibi gözüken bu iki olayda Suriye’deki toplumsal güçler arasındaki dengeyi rejimin aleyhine olacak bir şekilde değiştirmiş ve bir güç boşluğu yaratmıştır. Bu güç boşluğu da 27 Kasım’da muhaliflerin taarruza geçmesinin de bu taarruzun 8 Aralık’ta başarıya ulaşmasının da altyapısını hazırlayan en önemli nedenlerden biridir.
Bu yazıda amaç Esad’ın iktidarının muhalifler tarafından devrilmesini uluslararası faktörlere indirgemek değildir. Çünkü uluslararası konjonktürün ülkelerdeki toplumsal güçlerin arasındaki dengeye etkisinin analiz edilmesi için yerel dinamiklerin analiz edilmesi zorunludur. Bu yazıdaki amaç uluslararası siyasetin iç siyasetten otonom bir şekilde işlemediğini ve bu iç/dış ayrımının gerçek hayatta karşılığının olmadığını Suriye örneği üzerinden anlatmaktır. Yazıda anlattığım iki örnek dışında Esad’ın iktidardan devrilmesinde ve muhaliflerin zaferinde daha birçok uluslararası dinamik mevcuttur ancak Esad rejiminin toplum üzerindeki hegemonyasının zayıflamasında bu iki olayın etkisi çok bariz gözüktüğü için bu yazıda bu olaylara yer verdim.
Peki uluslararası politikanın iç politika ile iç içe olduğunu, birbirlerinden bağımsız incelenemeyeceğini bilmenin faydası nedir? Eğer Suriye için konuşmamız gerekirse bir kısmının İsrail işgalinde olduğu, önemli bir kısmının ABD destekli bir örgütün de facto kontrolü altında olduğu ve hala ABD tarafından yaptırımlara maruz kalan bir ülkenin geleceğini tartışırken sadece HTŞ’nin kimliğine ve yapısına ya da Ahmed Şara gibi sadece iç dinamiklere odaklanarak analiz etmekten bizi kurtarır.
Daha pratik bir açıdan bakarsak, savunduğumuz fikirler, konuştuğumuz dil, hatta cebimize giren para ve karşılaştığımız sorunlar bile toplumlararası alanla etkileşim halinde şekillenmekte iken, sorunlarımızı sadece iç dinamiklerle analiz ettiğimizde bu eksik bir analiz olacağından çözüm önerileri de eksik kalacaktır. Neticede salt iç politikada yapılan değişikliklerle sorunu çözmeye çalışırız. Ancak uluslararasılaşmış yapıların yarattığı problemlere yerel çözümler getirmek sorunu çözmeyeceği gibi sorunu yaratan yapıyı da toplumun gözünde meşrulaştırır. Örneğin finansın ve üretimin bu kadar uluslararasılaştığı bir dünyada, ekonomik sorunlar için yapılan tartışmalarının sadece faiz kararlarına indirgenmesi, ekonomik sorunlarımızı çözmediği gibi bunu yaratan yapıları normalleştirme işlevi de görmüştür. Yaşadığımız gerçekliği daha iyi kavrayıp buna uygun çözüm önerileri geliştirebilmemiz için ayrı olarak gözüken bu iki politik alanı birbirlerine indirgemeyen bir teorik yaklaşım bulmak önemli bir hedef olmalıdır.
Referanslar
Canyurt, D. (2018). Esad Rejimi Neden Yıkılmadı: Temel Dinamikleri ve Stratejileri. Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 19-33.
Erkmen, S. (2024a, Aralık 7). Suriye’de küllenen çatışma alev aldı: Yeni çatışma süreci nasıl başladı? Fikirturu: https://fikirturu.com/jeo-politika/suriyede-kullenen-catisma-alev-aldi/ adresinden alındı
Erkmen, S. (2024b, Ekim 7). 7 Ekim 2023’ten bir yıl sonra: Bir istihbarat analizi ve çıkan dersler. Fikirturu: https://fikirturu.com/jeo-politika/7-ekim-2023ten-bir-yil-sonra/ adresinden alındı
Rezaei, F. (2016). PUTİN’İN SURİYE SÜRPRİZİNİ ANLAMAK. Ortadoğu Analiz, 76-77.
Oku