Foucault ve İran Devrimi Üzerinden Teori-Pratik İlişkisinin Karmaşıklığını Yeniden Düşünmek

Elif Algiş

Michel Foucault, 1978 ve 1979’da İran’a seyahat ederek devrim hakkındaki görüşlerini Corriere della Sera gibi gazetelerde yayınlamış ve şehitlik, modernitenin reddi gibi temalara dikkat çekerek devrimin ruhuna yönelik hayranlığını dile getirmiştir. Ancak, 1990’lı ve 2000’li yıllara gelindiğinde Foucault’nun İran Devrimine yönelik görüşleri romantik olmak ve devrimin politik sonuçlarını göz ardı etmekle eleştirilmiştir. 

“Politik Maneviyat ve Modernitenin Reddi”

Foucault’nun İran Devrimi analizinin merkezinde “politik maneviyat” kavramı yer alır ve Foucault bu kavramı, bireylerin siyasi veya dini bir iktidar tarafından belirlenen “özne” konumundan sıyrılıp kendilerini dönüştürme iradesi olarak tanımlar. Foucault’ya göre, İran Devrimi Batı modernizminin ve materyalizminin reddedildiği, kollektif bir iradenin ruhani bir biçimde ortaya konulduğu önemli bir dönüm noktasıdır. Bu bağlamda, Foucault, Şii İslam anlayışındaki şehadet ve Kerbela anlatısının devrimdeki rolünü incelemiş ve dini dinamikleri moderniteye karşı bir direniş aracı olarak yorumlamıştır. Ancak, bu noktada Foucault, dini söylemin pragmatik kullanımını göz ardı etmiş ve olguyu romantize etmiştir.

Foucault, İran Devrimi’ni Batı rasyonalitesine ve modernizmine bir alternatif olarak konumlandırmış ancak, Doğu toplumlarını “irrasyonel” olarak kodlayan klasik Batılı entelektüel bakış açısını yeniden üretmekle eleştirilmiştir. Afary ve Anderson gibi akademisyenler, Foucault’nun devrimin dini karakterine duyduğu hayranlığın, İslamcı hareketin otoriter potansiyelini görmesini engellediğini belirtmektedir. Foucault, devrimin anti-Batı karakterine odaklanırken, iç dinamikleri ve siyasi riskleri yeterince analiz edememiş dini ögelerin pragmatik olarak kullanımını da göz ardı etmiştir.

Foucault’nun analizlerine yöneltilen en somut eleştirilerden biri, toplumsal cinsiyet politikaları üzerinedir. Foucault, devrimin manevi yönüne odaklanırken, kurulacak İslami rejimin kadınlar ve azınlıklar üzerindeki olası baskılarını göz ardı etmiştir. O dönemde Atoussa H. gibi İranlı kadınlar, dini rejimin kadınların özgürlüklerini kısıtlayacağına dair endişelerini dile getirmiş olsalar da Foucault bu uyarılara yanıt vermemiş ve feminist eleştirileri İslam’a yönelik oryantalist bir saldırı olarak değerlendirmiştir. İktidarın kadın bedeni üzerindeki olası tahakkümünü analizine dahil etmemiştir. Foucault’nun devrime dair bu “idealist” bakışı, İran’da devrimin yol açtığı somut sonuçları görmesini engellemiştir.

Devrimin ardından İran’da teokratik bir rejim kurulduğunda Foucault, devrim öncesindeki desteğinin aksine sessiz kalmayı tercih etmiştir. Bu sessizlik, entelektüellerin sorumluluğu bağlamında tartışmalara yol açmıştır. Foucault, entelektüellerin teorik duruşlarının pratik sonuçlarının farkında olması gerektiğini savunsa da İran örneğinde idealist yorumlamaları ile devrimin yarattığı otoriter rejimin somut gerçeklikleri arasındaki çelişki konusunda sessizliğini korumuştur.

Teoriden Pratiğe Günümüz İran’ı

Foucault’nun analizleri, devrimlerin “özneleşme” süreçleri ve iktidar mekanizmalarına karşı direniş potansiyeli açısından teorik bir değer taşısa da bugün İran’daki duruma bakıldığında, Foucault’nun 1979’da “modernitenin reddi” olarak olumladığı yapının, tam da Foucault’nun görmezden geldiği toplumsal kesimler üzerinde bir baskı mekanizmasına dönüştüğü görülmektedir. Foucault devrimde bir “politik maneviyat” ararken, günümüz İran toplumunun taleplerinin özellikle yükselen öğrenci ve kadın hareketleri ile daha çok seküler haklar, bireysel özgürlük ve modern hukuk normları ekseninde şekillendiği gözlemlenmektedir. Dolayısıyla Foucault’nun analizi, bir entelektüelin teorik idealleri ile toplumsal gerçekliğin karmaşıklığı arasındaki farkı gözler önüne sermektedir. Sonuç olarak Foucault’nun İran analizi; bir entelektüelin teorik idealleri ile tarihin akışındaki karmaşık pratik gerçeklikler arasındaki derin mesafeye dair çarpıcı bir örnek teşkil etmektedir.

Oku

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Arş. Gör. Elif Algiş

Lisans: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yüksek Lisans: Orta Doğu Teknik Üniversitesi (Devam ediyor)

Araştırma Konuları : Orta Doğu Uluslararası Politikası, İran Dış Politikası, Barış ve Çatışma, Jeopolitik.

Latest videos