Asuman Özgür Keysan
Çevresel felaketler hem sınır ötesi hem de ülke içindeki yer değiştirmelere neden olarak ani veya yıllar süren göç hareketlerine yol açıyor. WEF’in 2023 Küresel Riskler Raporu’na göre iklim değişikliği, giderek daha fazla şekilde göçler için itici bir faktör haline gelecek. İklim değişikliğinin etkileri şiddetlendikçe, yükselen deniz seviyeleri, aşırı hava olayları ve kaynak kıtlığı gibi çevresel faktörler nedeniyle daha fazla insan yerinden edilecek. İklim kaynaklı göçlerle ilgili geleceğe yönelik yapılan tahminler, göz ardı edilmemesi gereken bir ölçekte. Dünya Bankası tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2050 yılına kadar 216 milyon insanın evlerini terk etmek zorunda kalabileceği düşünülüyor (Independent, 2021). Ancak, uluslararası otoritelerin bu konuyu ele almak için yaptığı eylemler yetersiz kalabiliyor. 2018 tarihli BM Küresel Göç Antlaşması, iklim değişikliği kaynaklı göçün varlığının altını çizse de, bu durumu yaşayanlara özel bir koruma sağlamıyor (Sakellari, 2023).
Küresel ısınma artık uzak bir gelecek senaryosu değil; etkileri, özellikle Küresel Kuzey dışındaki ülkelerde günlük yaşamı şimdiden şekillendiriyor. Seyahat etmeye gücü yetenler için turizm akışları kuzeye kayıyor, ormanlar yanıyor, ekosistemler çöküyor ve mal kayıpları artıyor. Medya giderek artan bir şekilde, bir zamanlar 2050 yılından sonra beklenen etkilerin çok daha erken geldiğinin altını çiziyor.
Birleşmiş Milletler “iklim göçünü” resmi bir kategori olarak tanımamasına rağmen, bu terim genellikle kuraklık, sel ve aşırı hava olayları gibi çevresel değişikliklerin tetiklediği hareketleri ifade ediyor. Nitekim BM kapsamında iklim mültecisine dair resmi bir yasal tanım bulunmuyor (Hiraide, 2023). Yasal bir tanımın veya iklim ve çevresel zorluklar nedeniyle yerinden edilen kişilere yönelik özel korumaların bulunmaması, çevresel felaket riski altındaki insanların başka yerlere taşınmak için gerekli koruma ve yardımlara erişimini zorlaştırırken (Hiraide, 2023), iklim göçmenlerinin sıklıkla “göçmen” ve “mülteci” gibi kategoriler arasında sıkışıp kalarak kavramsal ve yasal bir gri alana düşmesine neden oluyor. Bu belirsizlik anlamsal anlaşmazlıkları körükleyerek hükümetleri iklimle ilgili hareketliliği kendi merceklerinden yorumlamaya bırakıyor. Bu da karar alıcıların iklim göçü meselesini çoğunlukla güvenlik tehdidi ya da iklime yerel uyum meselesi olarak çerçevelemesine fırsat tanıyor.
Akademik çalışmalar, medya anlatılarının iklim göçmenlerini çoğunlukla ya pasif kurbanlar ya da potansiyel tehditler olarak tasvir ettiğini; siyasi anlatıların ise ‘güvenlik tehdidi’ ya da ‘uyum aracı olarak göç’ vurgusuna eğilimli olduğunu ortaya koymaktadır. Buna karşılık araştırmalar, sivil toplum kuruluşlarının iklim yönetimini etkileyebildiklerini, uluslararası müzakerelerde savunuculuk yapabildiklerini ve kurumsal çerçevelere meydan okuyarak bu dar çerçeveli anlatılara alternatif üretebildiklerini göstermektedir.
İklim değişikliğinin giderek artan etkileri, zorunlu yer değiştirmeleri küresel gündemin önemli bir meselesi haline getirmiştir. Ancak mevcut anlatılar, iklim göçmenlerini çoğunlukla mağduriyet veya tehdit çerçevelerine sıkıştırarak onların özneleşme imkânlarını daraltmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarının ve diğer kritik aktörlerin müdahaleleri, bu dar çerçeveleri aşarak alternatif temsiller ve politikalar üretme potansiyeli taşımaktadır. İklim göçmenlerini aktif siyasi özneler olarak tanımak, hem mevcut eşitsizlikleri görünür kılmak hem de kapsayıcı ve adil bir iklim politikası geliştirmek açısından önemli bir adım olacaktır.
Referanslar
Hiraide, L. A. (2023). “Climate refugees: A useful concept? Towards an alternative vocabulary of ecological displacement”. Politics, 43(2), 267-282.
Independent. (2021). “Dünya Bankası Raporu: İklim Değişikliği 2050’ye kadar 216 Milyondan Fazla İnsanı Göçe Zorlayabilir”. https://shorturl.at/BnS6m
McLeman, R. (2011). Climate change, migration and critical international security considerations. Switzerland: International Organisation for Migration.
Sakellari, M. (2022). “Media Coverage of Climate Change Induced Migration: Implications for Meaningful Media Discourse”. Global Media and Communication, 18(1), 67–89.
WEF. (2023). “Global Risks Report”. https://shorturl.at/5DRct
Oku