İyelik Ekleri Üzerine

Korhan Mühürcüoğlu

“Türkiye’miz!” Ülkemiz, şehrimiz ve geleneklerimiz… Herhangi bir otoyoldan ilerlerken reklam panolarında, belediye başkanlarının şehir girişlerine koydurttuğu ve göğsün üstüne kavuşturulmuş selam veren fotoğrafların üzerindeki mesajlarda ya da basın açıklaması yapan bir bakanın konuşmaya girişinde bizden, bize ait olandan bahsediliyor. “Türkiye’miz bir cennet!” “Konya’mıza hoş geldiniz!” “Vatandaşlarımız gerekli tepkiyi göstermiştir.” Şüphesiz, bu sözler ilk işitildiğinde akla “masum” bir beraberlik varsayımı gelebilir. Ancak, “-imiz, -lerimiz” vb. iyelik ekleri esasen özellikle sağ siyaset yürütme biçiminin mahiyeti hakkında iyi fikirler veriyor. Eğer siyaseti aşırı sağ Carl Schmitt’in düşündüğü gibi “dost/düşman” ayrımı üzerinden kurgulayacak olursak, iyelik eklerinin ülkeyi veya herhangi bir bölgeyi niteler kullanımının hiç de önemsiz olmayan bir fonksiyonu olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Bir topluluk ya da şehir “-imiz” şeklinde bir iyelik ekiyle tanımlandığı anda “biz” ve “öteki,” “yerli ve millî” olanlar ve o şehirde otursa dahi “yabancı” olanlar, kendi toplumunun “dışında” olanlar ayrımı kuvvetli bir şekilde kendisini hissettirir. Bunun neticesinde, söz konusu topluluk, tekil ve mutlak surette aynı değer yargıları sistemini benimsemiş ve sağ kimlik siyaseti tarafından “öteki” olanı, aynı değerleri taşımadığı ima edilenleri dışarıda bırakan bir haldeymiş gibi görünecektir. Bunun da ötesinde, bir topluluğun ya da şehrin sembolik mülkiyetinin bir siyasal figür tarafından bir grubun üzerine geçirilmesi, en nihayetinde, asla “beraberlik” anlamı taşımayan bir mikro iktidar stratejisi halinde tezahür etmiş oluyor. Burada karşımızda oldukça etkili bir popülist söylem örneği buluyoruz. Ahlaken üstün konumda bulunan “saf” bir topluluk ve onun mülkiyetinde bir ülke. Onun karşısında da bu saf ahlaki düzeni ve onun mülkiyetindeki ülkeyi içeriden kemiren ötekiler. Esasen Şerif Mardin’in iktidar mücadelesini tanımlamak için kullandığı “merkez/çevre” ikiliğinde olduğu gibi, iyelik eki, merkezi (ve merkezin değerlerini) kendi karşısına konumlandırdığı öteki üzerinden tanımlayan bir işleve sahip oluyor. Bu değerler bir defa antitezi ve ötekisi üzerinden tanımlandıktan sonraysa kesintisiz bir iktidar aygıtı olarak her türlü grubun üzerinde etki sahibi olacaklardır.  Sözgelimi, “Kadınlarımız!” Şüphesiz bu kadınlar belirli bir iktidarın arzu ettiği ve “makbul” olan, “bizden” olan kadınlar olacaktır. Diğerleriyse toplumun içinde bir anomali olan, kendi değer yargıları sistemine yabancılaşmış, “mankurtlaşmış” ahlaksızlar olacaklardır. Türkiye’nin son on küsür senesinde otoriterleşme eğiliminin çok kuvvetli bir hale geldiğini hatırda bulundurursak, söz konusu diskurun asla tesadüfi olmadığını söylemek gerekir. Diyalog ve müzakere esası üzerine kurulu demokratik bir sistemde, toplumun farklı gruplarının mümkün olduğunca eşit bir şekilde temsil edilebildiği çoğulcu bir siyasi kültür bünyesinde söz konusu iyelik eki tahakkümünün etkili olamayacağına inanıyorum. Dolayısıyla da iyelik eki kullanımının asla masum bir “kardeşlik” mesajı olmadığını, proto-faşist her türlü eğilimi içinde barındırabilecek olan bir söylem biçimi ve iktidar aygıtı olabileceğini her zaman hatırda bulundurmak gerektiğini düşünüyorum. Bir diğer ifadeyle, ülkenin ya da ülke vatandaşlarının sembolik mülkiyetini belirli bir ideolojinin ya da siyasal pozisyonun üzerine geçirme teşebbüsleri karşısında Türkiye’nin (ve diğer hiçbir ülkenin) asla tekil bir kimlikten oluşmadığını, farklı değer yargılarına ve inanç sistemlerine, ahlaki pozisyonlara sahip pek çok grubun var olduğunu asla hatırdan çıkartmamak gerekli. Şüphesiz, hukukun üstünlüğü prensibi, anayasal sistem, demokratik kurumlar topyekûn tehlike altındayken basit bir iyelik ekini eleştiriye açmak boşuna bir çaba olarak değerlendirilebilir. Yine de, faşist eğilimlerin gündelik hayatın içerisinde kendine yer bulduğu ve “normal” görülen her türlü pratiğin farkına varmak, zannediyorum ki, asla faydasız olmayacaktır.

Oku

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dr. Öğr. Üyesi Korhan MÜHÜRCÜOĞLU

Lisans, Yüksek Lisans, Doktora: Bilkent Üniversitesi

Araştırma Konuları : Geç Osmanlı ve Türk Modernleşmesi, Siyaset Felsefesi, Etik.

Latest videos