HER ŞEY POLİTİK, ŞÖHRET DE

Funda Gençoğlu

Hem Türkiye’de hem dünya genelinde hep tartışılagelen ünlüler ve siyaset arasındaki ilişki son zamanlarda daha da görünür olmaya ve daha fazla akademik ilgi çekmeye başlamıştır. Türkiye siyasetinin özellikle 2010lu yıllardan itibaren belirginleşen dinamiklerini ve siyasetin fay hatlarını, özellikle de neoliberal muhafazakâr ideolojinin kendini yeniden kurmada başvurduğu yöntemleri anlamak açısından ünlüler önemli bir uğrak noktasıdır. Türkiye’de toplumsal ve siyasal muhalefet ile iktidar arasındaki ilişkideki gerilimin yüksek seviyesi ve son yıllarda giderek artan demokrasiden uzaklaşma eğilimi ünlülerin bu gerilimdeki yerlerini özellikle dikkat çekici kılmaktadır. Bu durum aynı zamanda Türkiye’deki “ünlüler siyaseti”nin (celebrity politics) karakterini ve içeriğini dünyadaki genel gidişattan farklı bir yere koymaktadır, çünkü dünyada ünlüler siyaseti dediğimiz olgu daha çok hayırseverlik, yardım kampanyaları ya da belli bir konuda hassasiyet ya da bilinç yükseltme (“Me too,” “Time is Up” kampanyaları ya da BM iyi niyet elçiliği gibi) çabası olarak şekillenmektedir. Türkiye’de ise ünlüler ve onların siyasal konumlanışları mevcut hegemonyanın kendini yerleştirme, pekiştirme, dönüştürme ve yeniden kurma çabasının ve bunların karşısında kendisine yönelen meydan okumaların ve sınamaların bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir grup ünlü birincinin temsilcisi olarak karşımıza çıkmakta ve hâkim söylem tarafından “kahraman” olarak sunulmakta iken muhalif ünlüler ise aynı söylemde “kötü adamlar/kadınlar olarak düşmanlaştırılmaktadır.

Son yıllarda artan bir akademik ilgiyle karşılaşan ünlüler-siyaset ilişkisi hakkındaki literatüre bakıldığında, akademik çalışmaların belli temalar etrafında yoğunlaştığı görülmektedir. Bunlardan birincisi siyasal yaşamda aktif olarak rol oynayan (bu bir protesto gösterisine katılmak, imza kampanyasına imza vermek, bağış toplamak, konu hakkında makale yazmak, film çekmek gibi farklı biçimlerde gerçekleşiyor olabilir) siyasi duruşunu ve bir politik mücadelenin içinde yer aldığını deklare eden ünlülerin bunu yaparken motivasyonlarının ne olduğunu anlama çabasıdır. Bu çalışmalarda daha çok bu türden faaliyetlerin hayırseverlik ve altruizm esaslı olduğuna, insani bir amaç doğrultusunda ve/veya hassasiyet içeren bir konu/mesele hakkında farkındalık yaratmaya yönelik olduğuna dair tespitler ağırlıktadır. İkinci tema, ünlüler siyaseti ile demokratikleşme arasındaki ilişkidir. Bazı çalışmalarda ünlülerin siyasal yaşama dahil olmasının demokrasiyi kısıtlayan ya da demokratikleşmeyi engelleyen bir faktör olduğu vurgulanmaktadır. Bu bakış açısından, ünlülerin dahil olması konunun derinlemesine incelenip çözümlenmesini, dikkatli ve özenli tartışmalara konu edinilmesini engellemekte, konunun onların reklam ve tanıtım faaliyetlerine kurban edilmesine neden olmaktadır. Diğer yandan, ünlüler siyasetinin özellikle gençlerin siyasal yaşama entegre olmalarını kolaylaştıran, ünlüler aracılığıyla belli meseleler hakkında farkındalık ve hassasiyetler geliştirmelerine vesile olan yönü ön plana çıkarılmaktadır. Üçüncü bir tema, ünlüler siyaseti ile toplumsal hareketler arasındaki ilişki, daha özel olarak ünlülerin bir toplumsal hareketin başlatıcılığını ya da taşıyıcılığını yapma potansiyelidir. Bunun en yakın örneği me too hareketini konu edinen çalışmalardır.

Başta dediğimiz gibi, Türkiye’de “ünlüler siyaseti”nin karakteri ve içeriği dünyadaki genel gidişattan farklı bir yerdedir. Son günlerde bazı oyuncu ve şarkıcılar ile onların bağlı olduğu menajerlik şirketleri üzerinden yürüyen tartışmalar da bu bağlamda ele alınabilir. Menajer Ayşe Barım’ın Gezi protestolarına katılmak ve kendi şirketine bağlı oyuncuları bu eylemlere katılmak konusunda yönlendirmek gibi iddialarla tutuklanması, bazı oyuncuların ifadeye çağrılması, basit magazinsel olaylar olmaktan uzak, kelimenin gerçek manasıyla siyasi meselelerdir. Türkiye’de son günlerde oyuncu ve şarkıcılar ve onların bağlı olduğu menajerlik şirketleri üzerinden yürüyen tartışmalar bu bağlamda ele alınabilir. Ünlülerin hükümet destekçisi olanlar-muhalif olanlar şeklindeki ayrışması ülkenin sosyopolitik yaşamına genel olarak hâkim olan iki mefhumdan ayrı düşünülemez: antagonistik siyaset ve anti-entelektüelizm. Özellikle Gezi sonrası dönemde gerçekleşen bu ayrışma müzik ve sahne sanatlarında isim yapmış kimselerin “Gezici”- Gezi karşıtı, diğer deyişle muhalif-yandaş şeklinde etiketlenmelerine yol açmıştır. Bu kişilerden özellikle ikinci grupta yer alanlardan ise bu ayrışmanın neresinde durduklarını kamusal alanda açıkça dile getirmeleri, hükümete verdikleri desteği açıkça “göstermeleri” beklenmiştir. Diğer grup ise yasal soruşturmalara, göz altılara, hapis cezalarına uğratılmış, meslekleriyle ilgili yer aldıkları sanatsal projelerin iptal edilmesi, iş imkanlarından dışlanmaları, özellikle televizyon ekranlarında görünmelerinin bu şekilde engellenmesi gibi durumlarla karşılaşmışlardır. Bu durumu izah edebilmenin en iyi yolu örnekler üzerinden gitmek olabilir. Bu ayrışmanın bir tarafında -akla gelen ilk örnekler olarak- Gezi sırasında attığı bir twit nedeniyle sürgüne gitmek zorunda kalan Memet Ali Alabora, yine Gezi’de aktif olan daha sonra Sosyalist Enternasyonel’in bir toplantısında ülke gündemine dair konuşma yapan ve televizyon dünyasından tamamen dışlanan Levent Üzümcü, sahnede söylediği şarkının sözlerinde cumhurbaşkanına hakaret olduğu gerekçesiyle 4 yıl hapis cezası talebiyle yargılanıp 10 ay hapis cezasına çarptırılan Zuhal Olcay yer almaktadır. Bunların karşısında hemen hemen her hafta sonu aynı iktidar yanlısı gazetenin Pazar ekine Türkiye’de ifade özgürlüğünün kullanılmasıyla ilgili herhangi bir sorun olmadığını, ülkenin bir özgürlükler ülkesi olduğunu, hiçbir hakkın kullanımını engelleyecek baskının bulunmadığını, tersini iddia edenin yalan ve iftirayla meşgul olduğunu belirttikleri röportajlar veren Ajda Pekkan (ülkenin “süper star”ı); Ferdi Tayfur (“Ferdi Baba”sı), Zerrin Özer, ve Hülya Koçyiğit gibi örnekler olabilir.

Oku

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Prof. Dr. Funda GENÇOĞLU (Editör)

Lisans, Yüksek Lisans: Bilkent Üniversitesi Doktora: Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Araştırma Konuları : Siyaset Kuramları, Siyasal Düşünceler Tarihi, Sosyal Hareketler, Sivil Toplum, Demokrasi, Demokratikleştirme, Cinsiyet, Siyasal/Toplumsal Kimlikler, Anti-entelektüalizm, Popülizm.

Latest videos