Cumhuriyetimizin 100. Yılında Türkiye’nin Mali Görünümü
19.10.2023

Maliye Bölümü'nün Cumhuriyetimizin 100. yılı kapsamında hazırladığı 18 Ekim 2023 çarşamba günü saat 10.00'da gerçekleşen "100. Yılda Türkiye'nin Mali Görünümü" adlı panelde konuşmacılar arasında Bölüm Başkanımız Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu bulunmaktaydı.

Prof. Dr. Nevzat Saygılıoğlu'nun konuşmasından satırbaşları:

"İnsanlık; hukukun, politikanın, hayatın her alanında karşılaştığımız riskler üzerine çalışmalar yapılmakla birlikte kaçınılmaz olan risklerle yaşamayı öğrenmektir. İnsanımızın rasyonalitesini kaybederek günlük hesaplarla yaşamaya başlaması riskleri artıran hususlardan biridir. Nitekim Nobel Ekonomi ödülleri davranış ekonomisi üzerinde çalışan bilim adamlarına artık verilmektedir. Başka bir deyişle; toplumsal dinamizm ve maddi sıkıntılar senkronize olarak artması nedeniyle ekonominin de yeniden okunması gereği ortaya çıkmaktadır. 

Maliye tarihimizin 100 yılını değerlendirirken, analizimiz, bütçenin gelir veya finansman tarafı olan vergilere ve borçlanmaya ilişkin çok genel ve panoramik bir özet yapılması amaçlanmış bulunmaktadır.

Ülkemizin hem temel sorunu hem de bu sorunun “görünüşteki” çözümü kayıt dışı ekonomidir. 2.5 milyon kişi civarındaki gelir vergisi mükellefi sayısının Türkiye’nin yaklaşık 85 milyon insandan oluşan nüfusuna oranla çok cüzi kalmasıyla da somut olarak gözlenebilen kayıt dışı ekonomi, ülkemizde ekonominin ortalama %40’ına yakın boyutlarda varlık göstermektedir. 

Bunun doğal sonucu olarak; Türkiye’nin ciddi mali sorunlarından bir diğeri servet dağılımında görülen derin adaletsizliklerdir. Akademik olarak rahatlıkla tanımlanabilen vergide adalet ilkesi, tam olarak gerçekleştirilmesi hayli zor bir ideal olmakla birlikte Türkiye’de bu adaletsizliğin çok derinleştiği gözlemlenmektedir. Uluslararası ve ulusal boyuttaki istatistikler bunu açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye’de vergi yükü oranına bakıldığında bu oranın %23,5 seviyelerinde olduğu ve dünya ortalamasının biraz altında kaldığı görülmektedir. Esasında bu oranın çok da yüksek olmadığını düşünmek yanıltıcı olacaktır. Çünkü orandan ziyade kişi başına düşen milli gelir düzeyi ve bu yükün nasıl dağıldığı daha önemlidir. Son düzenlemeyle her ne kadar asgari ücretliler vergi dışı bırakılmış olsa da bu yükün büyük bir çoğunluğu belli mükellefler ve sabit gelirli vatandaşlar üzerinde  üzerinde bırakılmıştır. Ücretlilerin vergilerinin stopaj yoluyla kesilmesi ve işveren tarafından ödenmesi, bu kesimin katlanılan yükü hissetmemesine yol açmaktadır (Mali Anestezi Etkisi).

Vergi devlet için kamu hizmetinin icra edilme aracı olup kendi başına bir amaç değildir. Yaklaşık 2 yılda bir rutin bir hal almış ve Cumhuriyet döneminin rekoru olan 2006’dan günümüze vergi afları, halktan yeterince vergi toplanamamasına yol açmaktadır. Son yılların bütçe gelirleri istatistiklerine göre vergi aflarından toplanan vergilerin 335 milyar lira civarında olduğu toplam vergi tahsilatının yüzde 10’unu bile sağlamadığı görülmektedir. Aynı şekilde 2023 yılı Bütçe Kanununun eki (B) cetveline bakıldığında, Vergi Harcamaları Listesi’nden anlaşıldığı üzere 2023 yılında toplam verginin %22’sinden vazgeçildiği görülmektedir. 

Geçmişten günümüze, yeterince vergi toplayamayan hükümetler için borçlanarak siyasi popülizme ve oy maksimizasyonuna yönelme söz konusu olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri için kendisinden sonra gelecek hükümetlere borç bırakma mantığının geçerli olduğu söylenebilir. 

4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Düzenlemesi Hakkında Kanun’a göre hükümetler ancak bütçe açığı kadar borçlanabilir. T.C. Hazine ve Maliye Bakanı ve Cumhurbaşkanı, kanunda verilen sınırlar çerçevesinde bu sınırı yüzde 10 oranında aşabilmektedir. Borçlanma limitleri gibi kritik bir yetkinin dahi torba kanunla düzenlenmiş oluşu benzeri görülmemiş bir uygulamadır. 2023 yılında yine bir torba kanunla, 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Düzenlemesi Hakkında Kanun’a “Geçici 38. Madde” olarak eklenen hüküm uyarınca; net borç kullanımı tutarı 2023 yılı için Bakan ve Cumhurbaşkanı tarafından artırılan net borç kullanım tutarı üç katına çıkarılmıştır. 

Türk maliye tarihine baktığımızda, Osmanlıdan devreden Düyun-u Umumiye deneyimi nedeniyle de özellikle Cumhuriyetin ilk 10 yılında borçlanma yerine vergileme yoluna gidilmiştir. Daha sonra ekonomik, mali, politik gerekçeler veya gerçekler doğrultusunda borçlanma ihtiyacı giderek artmış ve devlet merkez bankasından borç almayı tercih etmiştir. Cari yıl içerisinde kullanılan ve “Kısa vadeli avans” olarak adlandırılan bu borçlanma aracının kullanılması 1997’de imzalanan bir protokol ile 1998 yılından itibaren kaldırılmıştır. Ancak bu uygulama 2023 yılında yeniden hortlatılarak deprem yaralarını sarmaya yönelik yeni torba kanununa hüküm eklenmiştir. 

Cumhuriyet tarihi boyunca vergi düzenlemelerinin hareketli olduğu gözlemlenmiştir. Dönem dönem ülkenin ekonomik yapısına uygun olmayan vergilendirme yolları tercih edilmiştir. Tarım ekonomisi iken aşar vergisi kaldırılarak tarımdan neredeyse vergi alınmamış, 1980 sonrasında sanayileşmeye ağırlık verilen bir dönemde sermaye vergi dışı tutulmuş, yoğun eleştirilere rağmen 1952 yılına kadar yol vergisi uygulamasına devam edilmiştir. 

Bu senenin vergi hasılatının 4.2 trilyon düzeyinde seyretmesinden yola çıkılarak yılın son çeyreğine kala bu yıl da vergilerin istenilen düzeyde toplanılamayacağı sonucuna varmak mümkündür. Nitekim geçtiğimiz 25 yıl içerisinde bütçe her sene açık vermiştir. Bu durum sürdürülebilir gözükmediği halde yıllardır sürdürülüyor oluşu, ancak kayıt dışı ekonomi ve yoğun borçlanmaya dayalı finansman sağlanmasıyla açıklanmaktadır."